Pandemi sürecinden bu yana çokça konuşulan eğitim kurumlarının uzaktan eğitim vermesi sebebiyle ücret iadesinin gerekip gerekmediği sorusuna son noktayı yargıtay koydu. Yargıtay ilgili kararın değerlendirilmesinde "Ara verilen döneme ilişkin servis, yemek, barınma ücreti gibi diğer yan ücretlerin davaya konu edilmediği ve uzaktan eğitimin ayıplı hizmet anlamında eksik veya kusurlu ifa edildiği huşunda da bir iddia bulunmadığına göre, davacının eğitim hizmetine ilişkin sözleşmeden doğan edimini uzaktan eğitim vermek suretiyle yerine getirdiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekir" şeklinde ifade etmiş olup tarafımızca da doğru değerlendirdiğimiz bir karara imza attı. Şayet mevcut davada yol, yemek ve barınma ücreti konu edilmiş olsaydı elbette bu hizmetlerin ayıplı ve hiç ifa edilmemiş olması sebebiyle geri iadesi sağlanabilecekken mücbir sebep Covid-19 sebebiyle uzaktan eğitim olarak ilgili hizmetin sunulduğunun kabulü gerekmektedir.
İlgili yargıtay kararının tam metinini aşağıda bulabilirsiniz.
T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2022/ 3043
Karar: 2022 / 5665
Karar Tarihi: 09.06.2022
ÖZET: Eldeki dava, davalının çocuğunu davacının işlettiği özel okula 2019/2020 eğitim ve öğretim yılı için kaydettirdiği, pandemi döneminde eğitime ara verilen dönem için 3.600,00 TL´ lik eğitim ücretinin iptali için Z… İl Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığına yaptığı başvuru üzerine, Z… İl Tüketici Hakem Heyeti tarafından talebin kabulüne dair verilen kararın itirazen incelenerek iptali istemine ilişkindir. Ara verilen döneme ilişkin servis, yemek, barınma ücreti gibi diğer yan ücretlerin davaya konu edilmediği ve uzaktan eğitimin ayıplı hizmet anlamında eksik veya kusurlu ifa edildiği huşunda da bir iddia bulunmadığına göre, davacının eğitim hizmetine ilişkin sözleşmeden doğan edimini uzaktan eğitim vermek suretiyle yerine getirdiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekir.
(6098 S. K. m. 136, 137, 138)
Dava: Taraflar arasındaki hakem heyeti kararının iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Davacı, davalı ile arasında 24/09/2019 tarihinde velisi olduğu ... adına franchise sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında 14.000,00 TL eğitim, 900.00 TL kitap ve 100,00 TL takviye olmak üzere toplamda 15.000,00 TL karşılığında anlaşıldığını, sözleşme kapsamında davalının talebi doğrultusunda tüketici ile toplamda 10 taksit üzerinden anlaşma yapıldığını, davalının 01/06/2020 tarihinde 1.200,00 TL ve 30/06/2020 tarihinde 2.400,00 TL´lik iki taksitini ödemediğini, bu iki taksit toplamı olan 3.600.00 TL´nin pandemi döneminde velisi olduğu ...´ın okula gidemediği gerekçesiyle iptali için tüketici hakem heyetine başvurduğunu, Zonguldak Tüketici Hakem Heyetinin Türk Borçlar Kanununun 136. madde hükmüne dayanarak borcun sona erdiği gerekçesiyle tüketicinin başvurusunu kabul ettiğini, davalının sözleşmeden dönerek son iki taksidi istemesinin Türk Medeni Kanunun 3. madde gereğince iyiniyet kuralına aykırılık teşkil edeceğini belirterek Zonguldak İl Tüketici Hakem Heyetinin … sayı …. numaralı tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Covid-19 salgınının hukuken mücbir-sebep olarak kabul edilmesi ve imkansız hale gelen ifanın karşılığı olan özel okul ücretinin ifa edilmeyen kısmı için ödenmemesi gerektiğini, uzaktan eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geliştirilen EBA sistemi üzerinden yapıldığını, özel okulların uzaktan eğitim vermeleri Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatına göre yasal olmadığını, Milli Eğitim Bakanlığı mevzuat değişikliği yaparak özel okullara bu yönde bir yetki verse de, davacı ile yapılan kayıt sözleşmesinde bu yönde bir hüküm olmadığını, sözleşmenin esaslı unsurunun “örgün eğitim” olduğunu, davacının vermemiş olduğu örgün eğitime ilişkin ücret talebinin açıkça mevzuata ve sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, covid-19 nedeniyle 2019-2020 eğitim yılının kapanmayı kapsadığı tarihlerde davacı kuramca mevzuata uygun bir şekilde internet üzerinden derslerin devam ettiğini, bu süre içerisinde sadece öğretim faaliyetinin devam ettiği bunun dışında spor, sosyal etkinlik, beslenme gibi faaliyetlerin söz konusu olmadığını, bu faaliyetlerin de eğitim amacıyla yapıldığını, sözleşme kapsamında değerlendirilmesi gerekeceğini pandemi döneminin borçların ifasında her iki taraf açısında da mücbir sebep olarak kabul edilmesi gerektiğini, taraflar arasında hakkaniyet gereği bir paylaştırmanın yapılması gerekeceğini belirterek toplam bedelin %24 ü kadarlık bir kısmından davalı tüketicinin borçlu olunmadığına karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 30/03/2022 tarihli yazısında, eğitim hizmetinin şekil ve kapsamının kamu otoritesi tarafından belirlendiğini, davacı tarafından pandemi nedeniyle yüz yüze eğitime verilen arada dava dışı çocuğa Milli Eğitim Bakanlığının almış olduğu karar gereğince belirlenen şartlarda eğitimin uzaktan verildiği sabit olup, eğitim hizmetine ilişkin borcun yerine getirilmesinde kısmen veya tamamen imkansızlık yahut aşırı ifa güçlüğü söz konusu olmadığını, ara verilen döneme ilişkin servis, yemek, barınma ücreti gibi diğer yan ücretlerin davaya konu edilmediği ve uzaktan eğitimin ayıplı hizmet anlamında eksik veya kusurlu ifa edildiği hususunda da bir iddia bulunmadığına göre, davacının eğitim hizmetine ilişkin sözleşmeden doğan edimini uzaktan eğitim vermek suretiyle yerine getirdiğini ileri sürerek mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nin 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Eldeki dava, davalının çocuğunu davacının işlettiği özel okula 2019/2020 eğitim ve öğretim yılı için kaydettirdiği, pandemi döneminde eğitime ara verilen dönem için 3.600,00 TL´ lik eğitim ücretinin iptali için Zonguldak İl Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığına yaptığı başvuru üzerine, Zonguldak İl Tüketici Hakem Heyeti tarafından talebin kabulüne dair verilen kararın itirazen incelenerek iptali istemine ilişkindir.
Zonguldak İl Tüketici Hakem Heyeti kararında, taraflar arasında kurulan senede dayanarak doğan hak ve yükümlülüklerin Covid-19 salgın nedeniyle yerine getirilemediğini her iki tarafın kusurunun bulunmadığı, borçlunun kusuru bulunmaksızın borcun ifasının imkansız hale gelmesi halinde TBK´nin 136.maddesi uyarınca sona ereceği, her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde bir tarafın borcu onun sorumlu olmadığı nedenlerden dolayı imkansız hale gelmiş ise hem o borç hem de karşı tarafın borcu sona erdiği, böylelikle karşılıklı alacakların ve borçların sona erdiğini, bunun sonucu olarak borcu imkansız hale gelen taraf karşı taraftan elde etiği edimleri iade etmekle yükümlü olup, henüz elde etmediği edimler bakımından ise talep hakkını kaybettiği hükmüne göre tüketicinin başvurusunda haklı olduğuna karar verilmiştir.
(Covid-19) salgını nedeniyle alınan tedbirler doğrultusunda, 5580 sayılı Özel Öğretim Kuramları Kanunu kapsamında faaliyette bulunan özel anaokulları, ilkokullar, ortaokullar, ortaöğretim okulları, çeşitli kurslar, özel öğretim kursları, sosyal etkinlik merkezleri, özel ulaştırma hizmetleri mesleki eğitim ve geliştirme kursları, uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, motorlu taşıt sürücüleri kursları, iş makineleri sürücü eğitim kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, mesleki eğitim merkezleri ile benzeri özel öğretim kuramlarında 16 Mart - 31 Mayıs 2020 tarihleri arasında eğitim ve öğretime ara verilmiş, daha sonra 2019-2020 eğitim ve öğretim yılı bitimine kadar uzaktan eğitime devam edileceği, özel okulların ihtiyaç duyulan alanlarda en erken 15.08.2020 tarihinden sonra başlayarak Ağustos ve Eylül aylarında en az üç haftalık yüz yüze telafi eğitimi yapabileceği Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kararlaştırılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 136. maddesinde; "Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkım kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür." düzenlenmiş. Kanunun 137 nci maddesinde; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkansızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkansızlık hükümleri uygulanır.” denilmiş, Kanunun 138 inci maddesinde; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Mücbir sebebin varlığından söz edilebilmesi için borcun ifasının imkansız hale gelmesi gerekmektedir. Türk Borçlar Kanununun 136 ve 137 nci maddelerinde düzenlenen ifa imkansızlığı hükümleri bu durumda uygulama alanı bulacaktır. İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin imkansız hale gelmesi olarak açıklanabilir. Eğer ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık, yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa buna da sübjektif imkansızlık denir. İfa imkansızlığı sözleşme yapılmadan önce var ve bu olgu herkes bakımından aynı sonucu meydana getirmekte ise sözleşme geçersizdir.
Bununla birlikte, borcun ifasının güçleşmesi halinde, mücbir sebebe dayanarak borç sona ermemektedir. Bu durumda Türk Borçlar Kanununun aşırı ifa güçlüğünü düzenleyen 138. maddesi hükmü uyarınca sözleşmenin uyarlanması yoluna gidilebilecektir.
Dava dosyasının incelenmesinde; 2019-2020 eğitim dönemi için davalının velisi olduğu öğrencinin davacı okula kaydına ilişkin taraflar arasında 24/09/2019 tarihinde sözleşme yapıldığı, 14.000,00 TL eğitim ücreti, 900,00 TL kitap ücreti ve 100,00 TL takviye ücreti olmak üzere toplam 15.000,00 TL olarak eğitim öğretim ücreti belirlendiği, belirlenen ücretin 10 taksit şeklinde ödenmesinin kararlaştırıldığı, pandemi döneminde yüz yüze eğitime ara verilen döneme ilişkin son iki taksidi olan 3.600,00 TL eğitim ücretinin iptali istemiyle tüketici hakem heyetine başvurusu neticesinde davalının isteminin kabulüne yönelik kararın dava konusu yapıldığı ve online eğitimin davacı şirket tarafından davalı tarafa verildiği anlaşılmıştır.
Eğitim hizmetinin şekil ve kapsamının kamu otoritesi tarafından belirlendiği, davacı tarafından pandemi nedeniyle yüz yüze eğitime verilen arada dava dışı çocuğa Milli Eğitim Bakanlığının almış olduğu karar gereğince belirlenen şartlarda eğitimin uzaktan verildiği sabit olup, eğitim hizmetine ilişkin borcun yerine getirilmesinde kısmen veya tamamen imkansızlık yahut aşırı ifa güçlüğü söz konusu değildir.
Bu durumda, ara verilen döneme ilişkin servis, yemek, barınma ücreti gibi diğer yan ücretlerin davaya konu edilmediği ve uzaktan eğitimin ayıplı hizmet anlamında eksik veya kusurlu ifa edildiği huşunda da bir iddia bulunmadığına göre, davacının eğitim hizmetine ilişkin sözleşmeden doğan edimini uzaktan eğitim vermek suretiyle yerine getirdiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK´nin 363. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 09.06.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.