Dolandırıcılık Suçu Ve Nitelikli Halleri(TCK 157-158)

 1-      DOLANDIRICILIK SUÇU(TCK 157)

Dolandırıcılık suçu Türk Ceza Kanunu 157. Maddede “(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişi…” olarak tanımlanmıştır.

                            

1.a-      DOLANDIRICILIK SUÇUNUN UNSURLARINDAN “HİLE VE ALDATMA” KAVRAMLARI

 

Yargılamada en çok karşılaşılan sorunlardan birisi ise hile ve aldatma unsurlarının nitelikli olup olmaması konusunda oluşan teknik yaklaşımlardır. Eski Türk Ceza Kanununda “hile ve desise” şeklinde geçmekteyse de Yeni TCK’da yalnızca “hile” şeklinde ifade edilmiştir.[1]  Yargıtay bir kararında(11. CD., 22.4.2004. 16147/3528) hileyi nitelikli yalan olarak ifade etmiştir. Buna göre “yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır” Yarg. 6. CD’nin 01.12.2011 tarih ve 6-2011/15875 E., 2011/47627 K. sayılı içtihadı bu konuda yine yol göstericidir: “…Dolandırıcılık suçunda mağdur yanıltılmaktadır. Yani dolandırıcılık suçu tipik bir hile suçudur, irade hile ile fesada uğratılmaktadır. O halde hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Yalan suç değildir. Kimse başkasının sözüne kolayca inanmamalıdır. İnanırsa kusur kendisindedir. Sadece yalan hile sayılmaz. Yalana bir sahneye konuş refakat etmelidir. Böylece ona doğru görüntüsü verilmiş olmalıdır. Bu da mağdurun tahkik etmesini imkânsızlaştırmalı veya güçleştirmek için bir gayret sarf edilmiş olması gerekir. Mücerret yalan dolandırıcılığın karakteristik unsuru olan hileyi meydana getirmez. Hilenin kandıracak nitelikte olup olamadığı olaysal değerlendirilmelidir. Olayın özelliği mağdurun durumu fiille olan ilişkisi kullanılan hilenin şekli yalanın denetim olanağının bulunup bulunmadığına da bakılarak belirlenmelidir. Eğer aldatılan için bu olayın gerçek olup olmadığı önemsiz ise bu durumda onun hatasından bahsedilemez. Dolandırıcılık suçunda mağdurdan fail hile ile bir şeyi almakta veya teslimini sağlamakta ya da mağdurun yararlandığı haklarından vazgeçmesini temin etmektedir…” Yargıtay kararlarında hileli davranışın varlığının değerlendirilmesinde, somut olayın özelliklerinin nazara alınması, bu kapsamda ortalama kişinin değil, hadisedeki mağdurun konumunun göz önünde tutulması gerektiği ifade edilmiştir.[2]

 

1.b-     TCK 157 Kapsamında Dolandırıcılık Suçunun Cezası

(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

 

2-      NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK(TCK 158)

(1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya

dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari

faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan

güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin

açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka,

sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla

ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına

hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak,

(e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para

cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından

bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden

kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan

suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı

oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde

verilecek ceza bir kat artırılır.

 

DOLANDIRICILIK SUÇUNA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.3.1998 gün ve 6/8-69 sayılı kararında;

Sanık  CA.’ün gayrimenkul alımından dolayı borçlu bulunduğu katılan D D.’ya sanık O.S.’nun sahte düzenlediğini bildiği senetleri verdiğinin anlaşılması karşısında, senetlerin önceden doğan borç nedeniyle sonradan verildiği ve dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi.. yasaya aykırıdır

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.02.2006 tarih, 2005/11-129 E. ve 2006/13 K. sayılı içtihadında;

Sanığın, yurtdışından Pamukbank Karşıyaka Şubesine A.H. adına gönderilen 7.000 DM tutarındaki havale bedelini, bu şahsa ait sahte nüfus cüzdanı ibraz edip kendisini bu kişi olarak tanıtmak suretiyle 10.10.2000 tarihinde ilgili banka şubesinden çektiği, ayrıca, Yapı Kredi Bankasının Karşıyaka Şubesine D.K. adına gönderilen 30.000 DM tutarındaki havale bedelini de bu kişi adına düzenlediği sahte nüfus cüzdanı ile 09.11.2000 tarihinde banka şubesine başvurarak çekmiş bulunduğu dosyadaki kanıtlardan açık, net ve duraksatmaz düzeyde anlaşılmaktadır. Sanık her iki olayda da banka memurlarını, gönderilen havalenin gerçek alıcısının kendisi olduğunu sahte nüfus cüzdanlarını göstererek ikna ile onların iradesini sakatlayarak paraların kendisine teslim işlemlerini gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla sanığın eylemlerinde sahte nüfus cüzdanları, dolandırıcılık suçunun “hile” unsurunu oluşturmaktadır. Dolandırıcılık suçu hileli davranışlarla bir kimsenin aldatılmasıdır. Burada hileli davranış parayı gönderen ya da alan kişiye değil, doğrudan doğruya banka adına hareket eden banka memurlarına yapılmış ve bu şekilde paranın teslimi sağlanmıştır. Dolandırıcılık suçunda, hileli hareketlerle irade özgürlüğü sakatlanan ile zarar görenlerin farklı kişiler olması da olanaklıdır. Suçun tanımından da bu açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, banka hizmet, kayıt ve belgelerinden yararlanılarak gerçekleştirilen dolandırıcılık eyleminde bankanın aracı olarak kullanılması nedeniyle, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 504/3. madde ve fıkrasında yazılı nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmuştur…

 

Yargıtay 15. CD.’nin, 19.02.2013 tarih ve 2011/18819 E., 2013/3030 K. sayılı kararı:

…Sanık K.’in oğlu S. ile sanık M.’in oğlu Ö.’ın bisikletle kaza yaptıkları, kaza sonucu Ö.’ün yaralandığı ve götürüldüğü Tufanbeyli Devlet Hastanesinde tedavisinin yapıldığı, Ö.’ın sağlık karnesi ve yeşil kartının olmadığı, Sanık K.’in oğlu S.’e ait sağlık karnesini sanık M.’e verdiği, M.’in de bu karne ile oğlu Ö.’ın tedavisini yaptırdığı, daha sonra yaralının Kahramanmaraş Devlet Hastanesine sevkinin yapıldığı, Ö.’ın burada da S’nin kimliğiyle tedavisinin yapıldığı böylece sanıkların kurumu zarara uğrattıkları iddia edildiği olayda; yaralının tedavisi ile ilgili olarak acil sağlık hizmet bedellerinin alınamayacağı ve bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı anlaşılmakla dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığına dair mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir…

 



[1] Tezcan/Erdem/Önok’a göre hileli davranışlar ile hile ve desise sözcükleri arasında bir anlam farkı bulunmamaktadır(Tezcan/Erdem/Önok, 5. Baskı, 558)

[2] “…Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte birtakım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır….” Yarg. 15. CD., 11.03.2013, 19978/4299; “Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olma, “sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Olaysalolarak değerlendirmede, hileli hareketin ne olduğu, mağdur üzerindeki etkisi, kandırabilecek bir hareket olup olmadığı, mağdurun iyi niyeti ve güven duygularının suiistimal edilip edilmediği araştırılmalıdır” Yarg. 11. CD., 28.05.2009, 8295/6586.

 
 
 

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

DANIŞMA HATTIMIZ
0546 806 01 43
Zühtüpaşa Mah. Bağdat Cad. No:32 K:2 D:211 (Yolaç İş Merkezi) Kızıltoprak / Kadıköy / İSTANBUL